Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mezar Taşı...

yalnızlık mezar taşı gibidir… kimsesiz bir mezar taşı… ne bayramlarda bir geleni vardır nede bir güvercin konar üstüne… sadece bekler yalnız olan… gece çisil çisil günün yağmasını bekler… beklemek bazen o kadar zor gelir ki kaçmak istersin bu şehirden… tüm kalabalığın arasından sıvışmak istersin gizlice… 

Çıkış Yolu...

sıkıştım kaldım… sanki aynı yerlerde dolaşıp duruyor gibiyim…………….. çıkış yolunu bulamıyorsun çünkü hep aklını kullanmaya çalışıyorsun… ne görsen ne duysan ne hissetsen hep ona sevdiğini katmaya çalışıyorsun… ama bu mümkün değil… zorda olsa sevdiğini orada bırakacaksın… kimse kimsenin yerine nefes alamaz… çık hayata karış… her zaman bir çıkış yolu buldun… yine bulacaksın… yeter ki aklının duygularına gem vurmasına izin verme… seni sen yapan yaşadıklarındır…. sen oldun diye hiç mi mutlu olmaya hakkın yok diyebilirsin…. sen istemiyorsun ki mutlu olmayı mutluluktan kaçıyorsun köşe bucak… saklanıyorsun ondan… ne hissediyorsan hissediyorsun…. duygularından utanma sakın… hayatla arana koca koca duvarlar çekme… yık geç.. yık geç şu duvarları…               L&M

Kapalı kapılar ardında...

asıl mesele ağzını açabilmekte… ağzını açıp yüreğinden geçenleri bir bir dışarı çıkarabilmek…. bunu becerebildin mi rahatlarsın… eğer beceremezsen o zaman o içindekiler içinde kalır sende kapalı kapıların ardında….                  L&M

O...

onu düşünüyorsun dimi… ilk zamanlar böyle olur… kalbin sıkışır acaba şimdi ne yapıyor diye düşünürsün… ellerin kupkurudur… çünkü onun ellerinde terlemiyordur artık… göğsün hafifler… çünkü başı göğsünde değildir… nefes almaya bile korkarsın… çünkü nefes aldığında onun kokusunu saçlarının kokusunu çekmeyeceksindir içine…                    L&M

Sır...

herkesin bir sırrı vardır… eğer bir sırrın varsa onu mümkün olduğunca derinlere gömmek istersin ama o sır bir gün mutlaka gömüldüğü yerden çıkar… Yinede sırrını kimseler bilmesin istersin… eğer bunu başarırsan onu sonsuza kadar unutabileceğini sanırsın… ama en yakınındakileri kandırsa bile insan kendini kandıramaz… ve çoğu zaman üzerine kilitler vurduğun sırrın ortaya çıkınca anlamsız bir şekilde rahatlarsın… belki şanslıysan hayat daha kolay bir hale gelebilir…                L&M

Yara izi...

gidenler bizden hep bir parça götürürler… o parçanın yerinde de derin izler kalır… herkesin bir yara izi vardır insanlardan gizlemeye çalıştığı saklamak için çok uğraştığı bir yara izi… herkesin bir yara izi vardır kimseye dokundurtmayacak kadar güzel olan baktıkça nefes alabiliyor olmanın kıymetini anlamanı sağlayacak bir yara izi… bu izlerle yaşamaya alışırsın.. bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı yaşamayı yeniden sevebilirsin ve bir gün elbet birileri o yara izlerine dokunur acın da biraz olsun hafiflemeye başlar….               L&M

boş...

boş… her şey bir boşluk… hayatın yalan olduğu bir dünyada… doğruları nerede arayıp bulursun? satılır mı köşe bucak? bu kadar ucuz mu peki hayat? bazı şeyleri elde etmek için nelerini verirsin mesela? ruhunu? kalbini? bedenini? paranı? sağlığını? 

sevmek fedakarlık yapmayı gerektirebiliyor...

Nasıl anlatacağımı bilmiyorum… ama başka bir yolu yok bunun… insanın söylemek isteyip de söyleyemediği sözler vardır ya… ne bileyim…. öyle bir kanser gibi büyüdükçe büyüyor büyüdükçe büyüyor büyüdükçe büyüyor… seni gördükten sonra sen öyle büyüdün ki içimde her yanım sen oldun anlıyor musun sonra ben sensiz olamadığımı anladım…. Yalanlar söyledim sana bir sürü yalanlar söyledim sana … evet bu yalanlar öyle büyüdü ki kaçıp gideceğinden korktum hep böyle bir korku vardı içimde…. İşte sen o içimdeki korkuydun… senin yanında mutsuz olmaya bile hazırdım ben… dünyaları verseler anladın mı dünyaları verseler vazgeçmem derler ya… öyle olmuyormuş işte… o kadar basit değilmiş. Birinin  çıkıp başkalarını düşünmesi gerekebiliyormuş onların mutluluğunu sevgilerini acılarını ne bileyim bazen sevmek fedakarlık yapmayı gerektirebiliyormuş… anlıyor musun ben seni hep beklerim 1 saat de beklerim bir ömürde………                                                                                    L&M

Sakın pes etme....

bu yaptıkların boşuna değil... sen tanrının sevdiği bir insansın... seni böyle sınıyor.... biliyorum zor hemde çok zor... şu dünyada senden çok mutlu olmayı hak eden başka bir insan yok... tanrı da bunu biliyor... biliyor da sana neden hep hüzün acı ve keder mi veriyor? herkes için çizilmiş yollardan birisi de bu senin için çizilmiş olan... sen sabırlısın... sen güçlüsün... sen iyisin... ve tanrı biliyor ki bu sıkıntıları bir başkasına verse çoktan o kişi çoktan pes etmişti hayattan... senin pes etmediğini bildiği için tanrı sana bu yükü verdi... ve sen bu yükü sonuna kadar taşıyacaksın... sen güçlüsün... bunların sonunda bunlar bittiğinden o aradığın huzuru mutluluğu bulacaksın... mutluluk bir gelecek ve hiç gitmeyecek... diğer insanlara gelen ve kalıcı olmayan mutluluk senin için kalıcı olacak...  ben ve benim gibi insanlar sana dua ediyor... sakın pes etme... sakın pes etme...

Acımalı her yerim...

Resim
Ruhumu bu kadar acıttığım için beni affeder misin? ben mi? insan kendini affeder mi? acı ruhun vazgeçilmezi gibidir… olmazsa olmaz…. acımalı her yer acı çekmeyen bir yer kalmamalı ki acının olmadığı bir şeyin nasıl olduğunu merak etmeli insan…. sen yinede affet beni…. acılarımla beraber ben devam ederim yola….

Bırak Gideyim

Resim
bırak gideyim ne olursun…. bana git de artık… bak aklım sende kalıyor bırakıp gidemiyorum… hem beni istemiyorsun hemde git demiyorsun… 

olması gereken bir son değil bu...

benim o anda hissettiğimi sende hissediyor musun? hissedebiliyor musun? yaptığın yaşattığın her ne ise bende bıraktığı iz dün gibi aklımda… parmaklarım ne zaman dokunsa o ize içim ürperir içim acır… birazda gözlerim dolar… beynimde oluşan film sahnesinin başrolünde oynayan ikimizden başkası değil… mutlu bitmesini istediğim ama mutlu sonla bitmeyen… mutlu sonlara hasret insanların içindeyim bende… o sonu belki sen yazdın ama ben mutlu bitirmek için elimden geleni yaptım… pişman değilim… her film mutlu son ile bitmeyecek ya… ama bildiğim tek şey olması gereken bir son değil bu….

Mutluluk Hırsızları...

aslında biz yanlış yerde yanlış zamanda yanlış insanlar tanıdık... o zamanlarda ve yerlerde karşımıza çıkan insanlar hayatımızın mutluluğunu çalan hırsızlardır.... mutluluk hırsızları... bütün hayat enerjini alır içinden sana yaşamak için bir sebep bırakmazlar... mutluluk hırsızları çaldıkları mutlulukları ne yaparlar ki? başkasının mutluluğu ile mutlu olabilirler mi ki? başkasının kurduğu hayali nasıl yaşayabilir ki? nasıl mutlu olur? aynı zamanda duyguları ile oynar bir çocuğun oyuncaklarla oynadığı gibi... aslında bizim en büyük sorunumuz derdimizi insanları kendimiz gibi görmemiz... bir insanın duyguları ile oynamak en büyük kötülüktür insana yapılabilecek... o insanda bırakılan izi kimse bilemez ne yaşadığını da... bir hayatı karartmak budur tam anlamıyla... 

Yoruldum...

ne olduğu belli olmayan bir sabah yine bu sabah… ne olacağını bilmediğimiz öylece ortada durup baktığımız yanımızdan hayatın hızla geçtiği bir sabah… kimi umutlar kimi hayaller kimi acılar var kim bilir… ama bildiğim bir şey varsa hiç bir şey yapmadan sadece durup izlediğim izlediğin… her şey sanki böyle hızlıca geçiyor ve sen sadece izliyorsun izliyorum… aslında yorulmuşum yani yorulmuşsun… olan bitene anlam vermeye çalışıyorsun çalışıyorum ama her şey anlamsız… aklıma şu soru düşüyor aklına şu soru düşüyor belkide… neden yaşıyorsun? neden yaşıyorum? yani sonuçta öleceksin öleceğim… yarı geçen hayatında güzellikleri kovaladığın kovaladığım ama o güzelliklere ulaşamadığın ulaşamadığım bir hayatın diğer yarısını neden yaşamak istersin? neden yaşamak isterim? bir sebep ararsın… bir sebep ararım… o sebep belki sensin belki benim ama yoruldum artık… ben sen daha ne kadar sürdüreceğiz bunu bilebilir miyiz? ama bir kazanan olacak sonunda… o kadar yoruldum ki bunu bile düşünemiyorum… düşünem

Her şeyi yak gitsin...

içimde acıyan şeyler var… hemde en derinden… olmasını istediğin ama olmadığını gördükçe daha çok kahrolduğun derin bir acı… olmayacak biliyorum ama neden bu ısrarım… ruhuma çektirdiğim bu acı nereye kadar böyle sürecek… her şeyden vazgeçme noktasına geldiğim şuanda sadece bir kıvılcımın küçük bir kıvılcımın hayatı tutuşturmaya yeteceği bir anda neden çakmıyorsun ki son kibriti… zor değil inan çok kolay… bir hayatı yakmak işte bu kadar kolay…

Hoşgeldin... Hoşçakal...

hayatınıza hoşgeldin deyip aldığınız insan bir süre sonra vazgeçilmeziniz olduğunda onunla ilgili geleceğe dair planlar yapmaya başlama çabaları ile devam eder…. öyle devam eder ki hayat sadece bir kişi etrafında dönmeye başlar… her şeyiniz olur… ama bir gün öyle bir şey olur ki hoşgeldin dediğiniz kişiye hoşçakal demek gerekir… bu elimizde olan yada olmayan bir sebepten ötürü olabilir belki isteyerek olabilir ama gün gelir hoşgeldin hoşçakal olur…. aslında fiziken yanında değildir… o gittikten sonra… içinizdeki ona nasıl hoşçakal diyeceksiniz??? uzun süreden beridir ona söyleme çabalarım olsa da içimdeki sana yaşattığım sana hoşçakal demek o kadar zor ki…. ama bir yerden sonra artık ona da yolun sonunun geldiğini söylemek gerekir… göndermek gerekir… onsuz bir hayat zor ama o zaten sensiz bir hayat seçmiş… onda sen yoksan sende o neden olsun ki?? zor olsa da bazı kararlar almalı insan hayatında… nelerin kalması nelerin gitmesi konusunda… geçmiş bir yara izi gibi kalır insanda… dokundu

Gibi...

Resim
her şey nasıl başladı bitti bilmiyorum… gün batımı gibi bir şeydi… o güzel renk cümbüşünü gördüğün anda etkilenirsin onu gördüğün gibi…. o kadar güzel renk üçlemesi var ki etkilenirsin onu gördüğün gibi….  ama o kadar çabuk gider ki anlamazsın bile onun gittiği gibi… daha uzun sürmesini istersen daha çok bakmak istersin ona bakmak istediğin gibi ama bakamazsın… rüya gibidir… uyanırsın… ilk anda hatırlarsın… daha sonra ise unutursun…

Bazen...

Bazen ne yapacağını bilmez şekilde boş boş bakarsın… Aslında o anda kafandan o kadar çok şey geçer ki… Hangi birisinin seni ne şekilde etkileyeceğini bilmezsin…. Bazen bakıyorum da kendime olması gerektiği gibi davrandığımı düşünüp ama olması gerekmediği şeylerin olduğunu gördüm… Burada sorulması gereken hatanın nerede kimde ve nasıl olduğuydu… İnsanlar o kadar çok burnunu sokar ki hayatına herkes kendilerine göre bir şeyler söyler… Kimisi haklı kimisi haksız ama hiç kendilerini benim yerime koymazlar ki… Yada yaşadıklarımı bilmezler ki… Oysa iyi olmak bu acımasız eleştirmeyi mi gerektirir… Biriside çıksın desin ki dostum seni anlıyorum… Var aslında bir kişi oda zaten gerçekten dostum diyeceğim insanlardan… Şu son 2 günde yaşadığım sanırım hayatımın geri kalanına büyük bir darbe vuracak… İzleri uzun süre silinmeyecek sanırım… Umarım hayatıma kattığı şeyler daha sonraki hata yapma durumlarının önüne geçer… Hayat iyi şeyleri çıkarmanın umduğum hatta çıkardığını zannettiğin anda sana bir

bir adamın ruhu gider aslında…

Polyannacılık oynuyordum bunu kabul ediyorum… Çoğu insanında bunu anladığını biliyordum aslında. Beni mutlu eden buydu iyimser olmak. Kötü bir şey mi? Sanırım evet kaybettiğiniz ruhunuz aslında. Kandırdığınızda. Kalp burada acı çeken ve acıyan taraf. Onun acısı ruhu ele geçirir. Bir melankoli bir ağır travma yaratır vücutta. Bunun sebebini açıklamak aslında oldukça zor. Bunun sonunun ne olacağını kestirmekte zor. daha önce yaşadıklarım şuanda yaşadıklarımın özeti bir parçası gibi… sadece kişiler farklı senaryolar aynı… mekanlar farklı… daha önce bu filmi izlemişsin havası var… ama yinede izliyorsun işte yine aynı sahnelere ağlıyorsun yine aynı sahnelere gülüyorsun işte… umut aslında insanın en kötü düşmanı… kendini kandırmanın farklı bir türü… ve bunda da oldukça başarılı… bu kandırmacanın biri de olacakları bildiğin halde sonun ne olduğunu bildiğin halde gitmen… acıyı görüyorsun ama acı çekmekten de kalmıyorsun…bir eşik vardı geçmeye korktuğum sanırım bu korkumu yendim… çektiğim çizg

Kabuk tutan yaralar…

İçimde biriktirdiklerim gün yüzüne çıkmak için çaba sarfetselerde içeride kalmaya devam edecekler… Evet içimde biriktirdiklerimi kabuk tutan yaralar misali geçmeye başlamışken olaylar yaşananlar yaşanmışlar kanatır… Süzülen acıdan başka bir şey değil…  Hani bazen uyumak istersin gözlerini kapatıp… Olanlara daha fazla seyirci olmamak adına… busefer hepten kapatmak gerekli sanırım gözleri… Kapattığında görmek istediğinin rüya değilde gerçek olmasını düşlersin… Uyanmak istememek sanırım bu yüzden olsa gerek… Rüyalarda acılar hissedilmezmiş… Rüyalar çoğu zaman mutlu sonla bitermiş… Sonların çoğu zaman kötü bittiği bir zamanda iyi son aramak sanırım çölde su bulmaya benzer… Benzersiz bir deneyim gibi… Aslında bunun bir veda olaması gerekiyordu açıkçası… Vedadan çok iç kanatma gibi bir şey belkide bu…  şiddetli olan bir baş ağrısı gibi… Sana dair o kadar çok şey varki içimde veda edemiyorum işte anla… Ne senle yaşanıyor nede sensiz… Sadece şuna ihtiyacım var sanırım gözlerimi kapadığımda gö

Kötü insanları tanıma senesi...

Resim
yeni yaş günüm yaklaştığında geçtiğim bir yıla baktığımda mutlu olabildiğim an sayısı bir elin parmaklarını geçmez… ama mutsuz olduğum günlerin sayısı 1 yıla eş değer günler kadardır… geçtiğimiz yaş günümü kötü insanları tanıma senesi olarak tanımlayabilirim… bir kötü insanları tanıma senesinin daha sonuna gelmiş bulunmaktayız… temenniler geçtiğimiz yaş gününden daha iyi bir yaş günü geçirmem dilekleri olacak yine … demek ki bir sene daha kötü insanları tanıma senesi olarak ilan edebiliriz geçen seneki temennilere bakarak… insanların kötü davrandığı kadar bende onlara kötü davransam…. bunu yapabilir miyim? çabalayabilir miyim? sanmıyorum… yine herkesi kendim gibi görmeye devam edicem ve kötü insanlarını tanıma senesini bir ritüel olarak önümüzdeki yıllara devretmeye devam edicem….. değişen bir şey yok sadece yıllar ruhumu biraz daha yıpratmaya devam etmekte….

Geç kaldığın an...

aslında insanların inanılmaz bir dünyası vardı her genç dönemlerinde... bir çocukken mesela inanılmaz bir hayalperesttir... o dünya o kadar güzeldir ki heyecanlıdır heyecanlıdır her şey... biraz büyüyüp okul çağına geldiğinde hayaller umutlar bir parça azalır... buna etken genellikle insanların birbirleri ile sokulan yarıştan dolayı olur... biraz daha büyüdükten sonra lise ve üniversite dönemlerinde bu sefer de diğer bir yarış başlar... hayatını büyük ölçüde şekillendirecek olan aslında hayatının yarısını geçmiş olan hiçbir gelecek kaygısı olmayan dönemden gelecek kaygısı olan bir döneme... istediğin gelecek olsun diye çabalarsın... bu çabanın sonucu genelde hep hüsran ile biter... istemediğin gelecek çıkar hayatına.... çocukluktan bu yana kurulan o dünya o kadar küçülmüştür ki elinde pek fazla bir seçenek kalmaz.... içindekileri iyi kullanmak istersin fakat mutluluğun yarısı artık geçmişte kalmıştır... o sıra hayatını biriyle birleştirirsin... o kişi ya senin bütün hayallerini tekrar

durdum… bekledim… ve dinledim…

Resim
durdum… bekledim… ve dinledim…

Uzaklaşıyorum...

Resim
ben sana yaklaştığımı düşündükçe daha çok uzaklaşıyor muşum oysaki…

Günlük...

Resim
Günlük tutmalı insan eğer yazacak güzel şeyleri varsa… Ya yoksa… Ya hep kötüyse… Ya kötüler içindeyse… Yinede günlük tutmalı mı? O beyaz sayfalar siyaha dönmez mi? Yıllar sonra okuduğunda lanetler yağdırmak için mi yazmalı yoksa…

Bekleyiş...

Resim
tanrı unutmuş olsa da ben yine bekleyeceğim… neden beklediğimi bilmeden… geleceğini bilmeden… belki tanrı kulağına fısıldar arkada bıraktığı beni… hiç değilse giderken şöyle arkanı dönüp bir baksan…. giden gitsin sen şarkılar söyle içinden… o kadar çok şarkı söyledim ki içimden… hepsine anlamlar yükledim hepsine seni yükledim… ruhum kabullense de kalbim bir türlü kabullenmiyor gidişini… başka ruhlarda kendimi kaybetme çabalarım olsa da sadece kandırmacaydı bu bedeni… gelmeyeceğini bile bile bu bekleyiş öldürüyor beni günden güne….. 

Bir Ben

Resim
Belki yalnız savaşırım  Belki de yapayalnız bir ben  Tükeniyorum haberin yok 

Herşeyi Kendi İçinde Yaşarsın

Resim
Aslında sen herşeyi kendi içinde yaşarsın… Anlatamazsın paylaşamazsın… Tuhaftır ama öyledir… Mesafeler vardır arada kaldıramadığın… belkide engeller… oysaki içimdeki çocuk için hiç bir mesafe yok çocuklar için engeller yok… o heyecan o telaş o mutluluk her yerinden okunur… belkide o çocuğu bir yere kapattım belki o çocuğu bilerek susturdum belki böyle olması gerekmiyordu ama böyle oldu… 

Ruhum...

Resim
ruhum üzerine o kadar çok şey yazabilirim ki ruhum bile isyan ederdi bu durumuma… inadına terk etmek için çabalasa da bu beden bırakmamak için savaş halinde… kimin daha inatçı olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz ama şuan için zincirler sıkı sıkıya bağlı ruhumda… dünyayı zindan etmek ne derece doğru bilemiyorum ama şimdilik çılgınlık yapmasındansa kilitli kalmalı… kilitli kalmalı ki o gün geldiğinde uçup gitmeli bir martı gibi… kanatlarını heybetli şekilde açıp süzülmeli bu bedenden….

Yalnızlık...

Resim
Bu sabahların bir anlamı olmalı diğer sabahlardan farklı olarak… uyandığında, yatağının diğer yarısı boşluksa eğer, işte o zaman hayatın yalnızlıktan ibaret olduğunu anlarsın… yalnızlık,  ustanın da dediği gibi, “her kimliğe doğuştan yazılı, tek uğraşıdır. insanın bir yaşama sırasında tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir, kıymetini bilmelidir…” ve ayrıca usta “yine tek çaresi aşktır, bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın, aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır” dedi… yalnızlığa ortak anlamlar yüklemek yalnızlığı yalnızlıktan çıkartıp başlı başına bir dünya yaratmaktır… o dünyada kendini kaybetmektir yalnızlık… yolunu bulamamaktır yalnızlık… kılavuz ararken kaybolmaktır…  aslında bir adadır yalnızlık… uzaktan gemilerin geçtiği,senin kendini gösterme çabalarının hiç bir faydası olmadığı, içinde yangınlar yaktığın ama yine de o gemilerin seni görmediği, bir serap sandığın ama bunun bir kabus olduğunu anlayıp yinede umutlarının tükenmediği, durmadan kürek ç

Işık...

Resim
Işığı görürsün ve ona deli gibi gidersin o ışığın senin ölümün olduğunu bilirsin ama yinede gidersin… Gözlerin kamaşır açamazsın ama içini bir sıcaklık kaplamaya huzur dolmaya başlar… Hoşuna gider bu sıcaklık hissi… Yoksa ölüm soğuk değilde bu sıcaklık hissi gibiyse… Korkulan soğuk değilmi halbuki ya sıcaksa… İşte senin tenin gibi sıcak ölüm… dokunuşların ısıtıyor bedenimi… bana dokunmanın hayali bu hissedeceklerimi biliyorum ama bana dokunmuyorsun… Bu şekilde acı çekmemi istiyorsun ve istediğini alıyorsun…

İstanbul...

Resim
İstanbul vefasız bir sevgiliye benzer… Sana hep ihanet eder ama sen yine de onu sevmeye devam edersin…

Beni de yak...

Resim
sigaranı yaktığın gibi beni de yak…  bir nefeste içine çek beni… içine çek ki bütün ciğerlerinde kaybolayım senin… sigaradan aldığın o keyfi benden de almanı isterim son bir kez… bende o keyfi doyasıya yaşamak….  en son nefesi çekip bir kenara fırlatana kadar….

Bazen...

Resim
Bazen yanılabilir. Bazen susar. Bazen konuşmak ister. Bazen dinlemek ister. Bazen yalnız kalmak ister. Bazen arkadaş ister. Bazen gitmek ister. Gider bazen. Bazen gidemez. Bazen hiç gidememekten korkar. Bazıları sonsuz neşeye dolar. Bazıları sonsuz geceye. Bazen ölürsün. Bazen ölemezsin. Bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin. Bazen kendinden uzaklaşmak ister insan. Bazen gidersin, sırf dönebilmek için. Bazen ağlarsın bayağı. Bazen ağlayamıyorsun bayağı bayağı. Bazen içiyorsun, bazen çok ama çok fazla içmek istiyorsun da …bazen sen zaten içmeye gidiyorsun. Bazen Acıbadem’den bir taksiye biniyorsun, Kadıköy diyorsun. Bazen yüzüne bile bakmıyor. Bazen bir kadın geliyor oturuyor karşına… ve ağlıyor. Kadınlar hep ağlıyor. Bazen bir kadın sana… “En çok korktuğum şey, bir kadının göz yaşıdır” diyor, kendi adına. “Eğer çok sevdiysem” diyor… “Eğer çok sevdiysem…” Oysa bilmiyor ki, sevmek de bir… An’a ait. (Kaybedenler Kulub

Ne kaldı...

Resim
umutlarımı da aldın giderken… ne kaldı elimde??? bir avuç gök yüzü dışında? onuda mı istiyorsun benden? al senin olsun… ben yine kendime yeterim en sonunda….

Bir umut...

Resim
bir umut bekliyorsun gelir diye… ama gelmeyecek… hayat sen sırf sen istedin diye getirmez onu geriye… aksine daha çok uzaklaştırır senden… bekleneni bu kadar özel kılan şey nedir? sana yaptıkları mı? yoksa sana çektirdikleri mi? yoksa sevgisi mi? hangisi olursa olsun gerçek değişmeyecek…. gelemeyecek…

Hangimiz özgür...

Resim
Özgürlük… hangimiz özgür? yada hangimiz bir çocuk kadar özgür? mutluluk çocuklukta mı kaldı sadece? insan büyüyünce mutluluğu ve özgürlüğü çocukluğunda mı bırakıp büyür? her yaş basamaklarını tırmanırken geride kalan basamaklarda düşürdüklerimize hiç baktık mı? kaçan fırsatlar gibi çocukluğa geri dönme şansımız kalmaz… içinde bir çocuk hep var derler ya… işte o çocuk saklanıyor şuan ve sen onu nasıl bulacaksın? elma dersem çık armut dersem çıkma mı diyeceksin? ama bunu senin değil bir başkasının söylemesi lazım… o kişi kim? nerede? ve şuan ne yapıyor? bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa o kişi gelmeden o çocuk ortaya çıkmayacak mutluluk ortaya çıkmayacak ve özgürlük gelmeyecek………..

Yorgun...

Resim
bu beden o kadar yorgundur ki nefes almak bile acı verir hale geldi… bu kadar yoran hayat mı? yoksa gelmeyeceğini bile bile beklemek mi yorar insanı? ruhum senden çok uzakta biliyorum o yüzden midir sana doğru kürek çekmelerim ruhlar denizinde… 

Kanser...

Resim
içimde çalan hep aynı şarkı aynı sözler… günlerimi fon müziği eşliğinde yaşıyorum sanki… belkide bir uyuşturucu beynimde çalan şarkı… unutmak için yada önemsememek için… unutmak istemeyip aksine hatırlamak istiyorum belkide… ben hatırlamak isteyince daha çok uyuşuyor beynim… hisler anlamsızlaşıyor bakışlar belirsizleşiyor… bu uyuşukluk daha ne kadar sürecek… bilmiyorum… bir virüs gibi yayıldın vücuduma öldüremiyorum seni… kanser gibi mücadele ediyorum ama sonunda yenik düşeceğim sana… 

Gitmeler...

Resim
dur dur…. bu sen değilsin giden… olsa olsa benimdir… sevdiğim kadar da nefret ediyorum senden… istanbul’dan… artık sevinçten çok keder kaldı elimde… biraz nefret birazda kızgınlık… işte bu yüzden gidiyorum… bütün biriktirdiklerim sırt çantamda artık ben nereye onlarda oraya… mutluluk bir kelimemi yoksa bambaşka bir şey mi? asıl cevap aranan soru bu sanırım… gitmeler bunu bulmak için… 

Gün Batımı...

Resim
gün batar umutların tükendiği gibi… 

Umut...

Resim
yoruldum artık… bir şeylerin olmasını beklemekten… bir şey olacaksa ya şimdi olmalı yada hiç olmamalı… isyankar ruhlarız biz hiç elimizdeki ile yetinemeyen elimizdekini beğenmeyen daha iyisini isteyen… beklenen nedir? bir mesaj yada bir cevap yada ne bileyim bir olay mı? beklenen bir umut mu? umut ? bir umut var mı hala?  

Biteceğini Bile Bile...

Resim
her doğan bir gün yeni haberler müjdelemek için doğmaz mı zaten? yeni başlangıçlar yeni umutlar yeni kalp atışları yeni sevmeler yeni acılar için…. batan güneş bunları bitirmez mi? biteceğini bile bile neden yeniden başlarsın ki? neden sonucunu bildiğin şeyleri yapmaya devam eder insan? sanırım biliyorum acı çekmeyi seviyor insan bunun başka bir açıklaması olamaz…..

Sil Baştan...

Resim
Sil baştan başlamak gerek bazen… hayatı sıfırlamak… herşeyi unutmak… son zamanlarda yaşadıklarım veya hissettiklerimin çoğu ağır geldi bana… bunları hakettim mi diye her sorduğumda bir cevap bulamadım… cevap bulmaktan da yoruldum zaten… baştan başlamak herşeyi silmek kolay mı bunun için bir düğme var mı? bu kadar kolay olsa herşeyi sıfırlamak olmamış gibi eski haline getirmek kolay mı? bu kadar kalabalık için  tek başına olmak sanırım en kötüsüde bu… herşeyi silememek ve hatırlamak ruhu acıtır… ruhu acıyan bu acıyı nasıl giderebilir? uzağa giderek mi? tek çözüm ölüm mü? yada bir şeyi sona erdirmek gibi insanda kendini sona erdirebilir mi? bu soruyu çok sordum kendime bu kadar kolay mı?? bu olsa olsa korkaklıktır… pes etmektir… 

bu bir son mu? başlangıç mı?

Resim
martı gibi süzülmek sonsuzluğa… asıl bu kadar basit… ve bu yolun başındayım film şerdi misali gözlerimin önümden yaşantım bu sefer geçmiyor… gördüklerim süzülmeye başlamadan önce kanatlanıp en yükseğe çıkıp parçanın bir bütününe bakmak… bütün özet bu aslında yaşananlar… bir ömür bu kadar kolay tüketilip elde kalan bir bütün… yukarıdan görünen sadece acı… yükseldikçe acı dahada büyüyor küçüleceğine… kabus dersin ama kabus değil… kaçmak istersin ama kaçamazsın… artık yüzleşme vakti… bu bir son mu? başlangıç mı?

Sorular (2) ...

Resim
Neden imkansız olanı severiz? neden ulaşılmaz olanı elde etmeye çalışırız? dönmesini neden isteriz gidenin? bıraktığı şey nedir? neden bu ısrar? neden bu ayrılıklar? neden götürmez giderken bıraktıklarını? nedenler bitmez cevaplar bulunmaz bilinmez… arama devam eder ama nereye kadar? bir başkası çıkıp gelinceye kadar mı???

Sorular (1) ...

Resim
imkansıza inanmak umutsuzu umut etmek… güzel olana ulaşmak neden bu kadar zor yada ulaşılmaz… ummadığı bir anda hayat yüzüne güler insanın peki o zamana kadar yaşadığı hayal kırıklıklarını üzüntülerini kim tamir edecek? kaybedilenleri kim bulup getirecek? bazen böyle soruları sorarız belki gereksiz belkide gerekli sonuç itibari ile cevapları bilmediğin için sorarsın cevap verecek birini bulmak için ama yok öyle birisi… sadece kendin söyleyip kendin duyduğun bir dünya burası sadece kendinle başbaşa kaldığın kimsenin umurunda olmadığın sadece bir başına kaldığın bir dünya… içimi acıtan nedir? söyler misin bana? nedir beni bu kadar üzen? nedir yalnızlığa sürükleyen beni?????????

Umudunu Kaybetme...

Resim
Pes mi ediyorsun? peki neden? yolun ne kadar uzun olursa olsun hayat ne kadar zor olursa olsun pes etmeyeceksin inadına kovalayacaksın inadına peşinden gideceksin… unutma ki mutluluk yolun sonunda mutluluk orada seni bekliyor olacak... sadece umudunu kaybetme ne olursa olsun...

Karanlıktan Aydınlığa...

Resim
yollar vardır önümüzde… kimisinin nereye gittiğini biliriz ve o yöne gidiyoruzdur… peki görüp de cesaret edemediğimiz yollara ne zaman gideriz? yada sonunu görmediğin yola gider misin? hayat bu aslında bir yolda gidiyorsun ama o yolun nereye gideceğini bilmiyorsun seni nereye hangi sapağa hangi dönemece götürdüğünü bilmiyorsun kimi zaman koşuyorsun kimi zaman duraklıyorsun… bense durmadan koşuyorum sonunda yol bitiyor ve az kaldı görüyorum bu sonu   o son anda içime dolan huzuru hissedebiliyorum artık… aydınlıklar içinde karanlığa gider insanlar ben ise karanlıktan aydınlığa gidiyorum uçarcasına….

Kimsesizim...

Resim
Kimsesiz bir çocuğum ben… beni ne görebilirsiniz nede duyabilirsiniz halbulki ben bağırıyorum yalnızlığımla duyuyor musun??

Bekleriz...

Resim
Bekleriz… gidenlerin geri gelmesini… Uzaklara dalıp dalıp düşünürüz yaşananları… çoğu zaman gidende geri gelmez… öyle uzun uzun bakarsın bir umut gelecek diye… Yaşadıkların bir ömürdür aslında geriye baktığında… film gibi fotoğraf karesi gibi… ama hepsi o anda kalmıştır hatırlatması içindir o kayıtlar… yaşananları güzellikleri… Yine her zaman olduğu gibi bir umudum var hala….

Yoruldum...

Resim
o kadar yoruldum ki artık bırak beni gideyim…. aramaktan bıkmış usanmış bir adam artık daha ne yapabilirki? hani bir ışık arar ya insan bir şeylere inanmak için o ışık zaten hiç yanmamıştı ki… karanlıktan aydınlığa çıkar ya insanlar ben aydınlıktan karanlığa doğru gidiyorum gaz pedalına ağır bir taş koymuş şekilde………

Çocuk olmak istiyorum...

Resim
kurduğum cümlelerdeki noktalı noktalı yerler ne zaman doldurulacak benim? aksine cümlelerimde ki noktalı yerler daha da çoğalmaya başladı… işler gün geçtikçe düzelmesi yerine gün geçtikçe daha da kötü olmaya başladı… farkında olduğum sebepler bir bir elimden gitmeye başladı hemde dur durak bilmeden… sıfırı tüketince ne kalacak elimizde? eksi hanelere geçebilir miyiz? bir insanın eksi notu olunca o dersten nasıl geçer ki? çocuk olmak istiyorum tekrardan… vurdum duymaz her istediğini yaptıran istediği şey uğruna çılgınca ağlamak avaz avaz… ancak bu şekilde tekrardan başlayabilir insan… hiç bir şeyi takmadan bu kadar soru sormadan….

Papatya Falı...

Resim
 aslında papatya falları gibi değil mi seviyor yada sevmiyor bütün mesele bu mu? ya bu falın sonucunda sevmiyor çıkıyorsa ayrılık çıktığı gibi… o zaman tutunacak ne kalacak yapacak ne kalacak… herşeyden önemlisi umut var olmaya devam edecek mi? artık hiç sanmıyorum…

Geriye Baktığında...

Resim
Bazen son defa geriye dönüp bakmak lazım… geride bırakılanları yaşanmışları mutlulukları hüzünleri….bazende insan tartabilmeli kendini neydim ne oldumları… geriye baktığında gördüğün sadece mutluluk ise şanslısın hayat sana hep iyi yüzünü göstermiş… geriye baktığında hüznü görüyorsan sadece hayat sana belkide gerçek yüzünü göstermiştir… her tarafın hüzün kaplıysa ve içinden ağlamak geliyorsa ağla doyasıya ağla göz yaşı bitene dek ama bir daha ağlamayacağını bilerek ağla… ve bundan sonra inadına gül… gül ki hayat kiminle dans ettiğini görsün…. 

Kalabalık...

Resim
kalabalığı oldum olası sevmem ama kalabalık bir saklanma yeridir başkalarından… ama kendinden saklanamazsın… çoğu zamanda kalabalıklar arasında yalnızsındır… bu bir arayış mı? bir kayboluş mu? tanıdık yüzler ararsın tanıdık insanlar… yine de yalnızsındır bir tek sen vardır kendin sadece kendin….

Veda...

Resim
sıkıldım artık her şeyden… gitmek istiyorum neresi olursa… durmak acı veriyor burada… sanırım vakit artık geldi… gitmeliyim usulca sessiz sessiz…. o zaman bu bir veda… vedaları beceremem siz en iyisi veda ettim varsayın...

Uçuyorum...

Resim
Uçuyorum  Ama bir kafesteyim  Beni dışarıya salıyorlar uç diye  Niye… Niye özgürlük nerde  Niye… Niye yağmur üstümüzde  Uçtum… Düştüm  Gittim… Gördüm  Dokundum… İrkildim  Büyüdüm… Öldüm  Uçtum… Düştüm  Gittim… Gördüm  Dokundum… İrkildim  Büyüdüm… Öldüm  Kaos bizi içine alıyor  Fırtına kopuyor  Sona yaklaşılıyor  Bir yol var mı? Mert Çetinkaya - Kafes

Hoşçakal...

Resim
iyi olan şeyler bitiyor ve vedalar hep zor oluyor… hoşçakal demek çoğuz zaman insanın içini acıtsa da kaçınılmaz bir son bu hep karşımıza çıkar… ama herşeyin güzel gittiği bir zamanda mutluluğun tadından yenmediği zamanda gelen hoşçakal insanı bitirir iyice… filmlerin iyi sonlarla bitiği dönemler vardı eski türk filmleri ama kötü biten filmleride yakın zamanda gördük… herşeyden çok sonunda insanın içini acıtan şeylerdi aslında bizi üzen ama gerçekten acıtan… çoğu zamanda içten içe isyan edersin bu şekilde olmasın diye sonuç aynıdır acı hüzün ve hoşçakal… Bir ayrılıkta bir ölümde gelen…..

Ömür...

Resim
Ömürde böyle değil mi? Yapraklar gibi önce İlkbaharda doğan ve yeşillenen sonbaharda ise sararıp dökülen…

Sessizce...

Resim
Sessizce aktı gitti yıllar,  Seni hiç uyandırmadan,  Ve bir sabah uyandığında,  Kalmışsın tek başına.

Acı...

Resim
Tutulmayı bekleyen ruhlarımız mı mutlu olmayı isteyen yoksa bedenimiz mi? …. Neden mutlu değiliz biz? Neden bu acı çekme? Acı çektikçe daha da büyüyor yara… peki nereye kadar sürecek bu acı? Ruh bedenden ayrılınca mı?

Beyazlık...

Resim
Hiç düşündün mü geride bıraktığın insanı? Ne hale geldiğini ? Sensizken hayatın nasıl geçtiğini? Ben söyliyeyim nasıl olduğunu… Hayat boş bir defter yaprağı gibi temiz gibi gözüken fakat ölüm beyazı gibi kefenin içinden dışarıya bakmak gibi her yer bem beyaz…. Sanki kör edici bir beyazlık gibi… bir karanlık nokta ararsın çıkışı bulma ümidiyle… bile bile neden karanlığı arar insan beyazın saflığı içinde….

Neredeyiz...

Resim
Neredeyim ben? neredeyiz biz? bir insan uğruna kaybederiz kendimizi… gözlerimizi mi yumarız her şeye? bir şey görmeyiz sadece ondan başka… ve kaybederiz kendimizi… hep onda bulursun kendini ama ya onu kaybedersen? o zaman nerede bulursun kendini? bulmazsın sen de kaybolursun kayboluruz… kaybettim kendimi bulamıyorum artık… yokum artık….

Kaybetmek...

Resim
İnsanlar neden tam bulduklarında hayatının dönüm noktasını hemen kaybederler??? Kaybetmemek için çabalasalar bile neden yine kaybederler… gizli bir hazine misali arayanın çok olduğu ama bulanın az olduğu adını ne koyarsanız sevgili arkadaş…. ama şu bir gerçek herşey kayboluyor kaybediliyor ama isteyerek ama istemeden ve bir ömür geçiyor anlamadan… hayatımın dönüm noktaları kaçırdım sanırım anladım ama elde tutamadım… bununla birlikte ruhumda kayboluyor yavaş yavaş hissettirmeden…………..

Yansıyan...

Resim
Yansıyan sadece yüzün olsa rüyalarıma…. başka bir şey istemem…. nedendir bilmiyorum ama bir kaç gecedir rüyalarıma giriyorsun…. hani insan korkar acaba bir şey mi oldu diye? hani senin bir yarındı bir zamanlar… anlarsın hala sende kalan bir parçadır o yüzden korkarsın tedirgin olursun…. ama arayamazsın bir gece vakti soramazsın nasılsın diye…. o gecelerin birinden bu mavi bir akşamı yakaladım gök yüzünde bütün masumluğu ile…. bir tek gökyüzü müydü masum olan? düşümden arda kalan aklımdaki fotoğraflardan cebimdeki kelimelere…..

İstanbul

Resim
sana bu akşam o kadar küfürler ettim ki anlatamam… hem doya doya izledim hem sövdüm hemde doyasıya içtim bu akşam… bütün dertleri hep sen verdin bana kederleri de hüzünleri de neşeyi de… hepsinin başının altından çıktı… ne kopabilmek mümkün senden ne yaşayabilmek… vazgeçebilmek ne mümkün senden… ama artık yeter… acıları yaşıyorum artık sende… artık yeter be  İstanbul’um… bu ne aşk ne ızdırap… nedir sen söyle bana…. Nedir?????

Galata Kulesi...

Resim
6 Haziran 1973 Pırıl pırıl bir yaz günüydü Aydınlıktı, güzeldi dünya Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden Kendini bir anda bıraktı boşluğa Ömrünün baharında Bütün umutlarıyla birlikte Paramparça oldu Bir adam benim oğlumdu... Gencecikti Vedat Işıl ışıldı gözleri İçi Bütün insanlar için sevgiyle doluydu Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa Kendini bir anda bıraktı boşluğa Söndü güneş, karardı yeryüzü bütün Zaman durdu Bir adam düştü Galata Kulesi’nden Bu adam benim oğlumdu “Açarken ufkunda güller alevden” Çıktı, her günkü gibi gülerek evden Kimseye belli etmedi içindeki yangını Yürüdü, kendinden emin Sonsuzluğa doğru Galata Kulesi’nde bekliyordu ecel Bir fincan kahve, bir kadeh konyak Ölüm yolcusunun son arzusu buydu Bir adam düştü Galata Kulesi’nden Bu adam benim oğlumdu Küçüktü bir zaman Kucağıma alır ninniler söylerdim ona “Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni” Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat 6 Haziran 19